Başını kaldırabildiğinde karşısındakinin kim olduğunu fark edebilmişti.Çarptığı kişi Tinsley Carmichael'di.Carter gözlerine inanamadı.Şuan da buz gibi mermerin üstünü paylaştığı kişi Tinsley'di,Tinsley Carmichael.Bu isim onu her zaman büyülüyordu.Anasınıfından beri böyle şeyler hissetmemişti.Tabi o zaman sadece bir çikolatalı keke karşıydı.Ve bu sanki ondan da özeldi.Evet ondan hoşlanıyordu.Bunu kendi bile itiraf edemiyordu...şu ana kadar, Tinsley'nin gözlerinin içine bakana kadar."Tanrım!Çok güzel...."diye düşünürken, uzun bir süre konuşmada Tinsley'e baktığını fark etti.Bunu garip bulabilirdi.Hemem konuşmalıydı.Ama ağzını açtığı an ondan çok hoşlandığını haykırabilirdi.O kadar heyecanlanmıştı ki ellerinin içi terlemeye başladı.Boynundan başına bir sıcaklık yayılıyordu, dudakları birbirine kenetlenmişti, kalbi....''Ah, çok acıyor!''düşünceleriyle arasındaki konuşmayı bozan ses bu oldu.Hayır! Tinsley'nin canı acıyordu.Hem de Carter yüzünden.Bu olamazdı, Carter yanındayken Tinsley'nin canı yanamazdı.Hemem ayağa kalktı ve Tinsley'nin yanına gitti. "Kahretsin...Çok özür dilerim."dedi ve Tinsley'in yanına eğildi."Seni revire götürmemi ister misin?"